NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
خَلَفٍ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ سَابِقٍ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
طَهْمَانَ
عَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
عَنْ جَابِرٍ
أَنَّهُ
قَالَ
أَفَاءَ
اللَّهُ عَلَى
رَسُولِهِ
خَيْبَرَ
فَأَقَرَّهُمْ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
كَمَا كَانُوا
وَجَعَلَهَا
بَيْنَهُ
وَبَيْنَهُمْ
فَبَعَثَ
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
رَوَاحَةَ
فَخَرَصَهَا
عَلَيْهِمْ
Câbir (r.a)'in şöyle
dediği rivayet edilmiştir:
Allah (C.C.), Rasûlüne
Hayber'i nasibetti. Rasûlullah da onları oldukları gibi bıraktı. Hayber'i
kendisi ile.Hayberliler arasında (ortak) kıldı. Abdullah b. Revâha'yı gönderdi,
Abdullah da Hayberlilere (bahçelerin ürününü) tahmin etti.
İzah:
Câbir (r.a), Cenab-ı
Allah'ın Rasûlüne Hayber'in fethini müyesser kılmasmı şekıinde ifade etmiştir.
Aslında fey', kâfirlerin mallarından müslümanlann eline harpsiz geçen hasıladır.
Câbir'in ifadesi: "Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından
Nebiine verdikleri..."[Haşr 7] âyet-i kerimesine işarettir.
Avnü'l-Ma'bûd'da
Zürkanî'den naklen şöyle denilmektedir: "Yani zekâtın hakkını diğerinden
ayırmak için tahmine gönderdi. Çünkü zekâtın sarf yeri ayrıdır. Muhtelif
ihtiyaçlar için gönderdi de denilebilir. Hadis-i şerif, bu maksatlarla ürünü
önceden tahmin etmenin caiz olduğuna delildir. Ulemanın çoğunluğunun görüşü de
bu istikamettedir. Süfyân-ı Sevrî ise bunu hiçbir şekilde caiz görmez. Yine
hadis müsâkâtın cevazına da delildir. Ebû Hanîfe, Rasûlullah'ın; olup
olmayacağı belli olmayan bir şeyi satmaktan meneden hadisine dayanarak müsâkâtı
caiz görmez..."
Zürkanî daha sonra
müsâkâtın hükmü ve caiz olduğu sahalarla ilgili münakaşaları vermektedir. Biz,
daha önce o konuyu gözden geçirdiğimiz için Zürkanî'nin sözünün tamamını
aktarmadık.